1 Ocak 2008 Salı

çimento tarihçesi

Elektrik, telefon ve televizyon gibi icat ya da buluslarin isimleri sikça anilsa da hayatimizda çok önemli bir yer tutan çimentonun nasil ve kimin tarafindan bulundugu, isminin nereden geldigi pek az kimse tarafindan bilinir. "Çimento" kelimesi, yontulmus tas kirintisi anlamindaki Latince "caementum" kelimesinden türemistir. Daha sonra bu kelime baglayici anlaminda kullanilmaya baslamistir. Ilk betonarme yapi 1852 yilinda yapilmistir, ancak baglayici malzemelerin kullanimi çok eskilere dayanir, muhtemelen atesin bulunmasindan hemen sonra, kireç ve alçi ile baslamistir. Ilk olarak kireç baglayici madde olarak kullanilmistir. Kirecin baglayici özelliginin ilk ne zaman anlasildigi konusunda bir çok spekülasyon yapilagelmektedir. Ancak insanlik tarihinin erken dönemlerinde oldugunu söylemek mümkündür. Belki de kireçtasi magaralarda isinmak veya yemek pisirmek için yakilan atesle elde edilen kireç yagmur veya rutubetle temas ederek sönmüs kireç haline gelmis ve kuruduktan sonra elde edilen tozun baglayici özelliginin farkina varilmistir. Sönmüs kirecin ilk uygulamalari magara duvarlarina yapilan resimlerde görülmüstür. Daha sonra yine magaralarda iç ve dis dekorasyon ve siva yapiminda kullanilmaya baslanmistir. Eski Misir, Kibris, Girit ve Mezopotamya'nin degisik yörelerinde kirecin bir yapi malzemesi olarak kullanilmasina ait örneklere rastlanilmistir. Eski Yunanlilar ve Romalilar kireci hidrolik baglayici olarak kullanmislardir. M.Ö. 70-25 yillari arasinda yasamis olan Mimar Vitruvius "On Architecture"(Mimarlik Üzerine) adli 10 ciltlik kitabinda puzolan ve kireç karisimlarinin hidrolik özelliklerinden bahsetmis, nehir ve deniz kiyisinda yapilacak olan yapilarda kullanilabilecek harç için karisim orani bile vermistir : iki kisim puzolan (pulvis Puteolanus) bir kisim kireçle karistirilir. Arastirma sonuçlari Anadolu'da Çatalhöyük'teki evlerin yapiminda kullanilan sivanin 7000 yil eski oldugunu ortaya çikarmistir. Tarihte, Misir Piramitleri, Çin Seddi ve degisik zamanda yapilan kalelerde o dönemin medeniyetini simgeleyen birçok degisik baglayici madde kullanilmistir. Daha sonra yaklasik 2000 yil önce, Romalilar söndürülmüs kireci volkanik küllerle ve sonralari, pisirilmis tugladan elde edilen tozlarla karistirarak bugünkü çimentonun özelliklerine benzer bir hidrolik baglayici kullanmaya baslamislardir. Eski Yunanlilar ise Santorin Adasi'ndaki volkanik tüfleri kireçle karistirarak veya killi kireç tasindan elde ettikleri bir tür hidrolik kireçle harç yapmislardir. Eski Yunanlilar ve Romalilar kireç ve puzolan karisimlarinin hidrolik özelliginin farkina varmis ve bunlari kullanmis olmakla birlikte, ne kirecin elde edilisi ne de puzolanik reaksiyonlari kimyasal olarak açiklayacak bilgiye sahip olamamislardir. Örnegin Pliny(Romali bilgin Gaius Plinius) "tasin atesle yakilmasiyla elde edilen kirecin suyla temas edince neden tekrar yandiginin" anlasilmaz oldugunu yazmistir. Baglayici malzemelerin kalitesi ve kullanimi konusunda ancak 18.yy.da kayda deger bir gelisme gösterilmistir. 1756 yilinda Eddystone Lighthouse'u yeniden insa etmekle görevlendirilen John Smeaton kirecin kimyasal özelliklerini ilk anlayan kisi olarak bilinir. Daha sonraki gelisme ise "Roman Cement"(Roma Çimentosu), adi ile bilinen baglayicinin Joseph Parker tarafindan elde edilmesiyle olmustur. 1824 yilinda Ingiltere'nin Leeds kentinde, Joseph Aspdin isimli bir duvarci ustasi hazirladigi ince taneli kil ve kalker karisimini pisirerek ve daha sonra ögüterek baglayici bir ürün elde etmistir.

Hiç yorum yok: